Mükemmel bir insan olduğumu asla iddia etmedim. Hatta çoğu yönden ele alındığında pek iyi birisi sayılmam. Lakin şunu bilir şunu söylerim ki; kimseye isteyerek bir kötülüğüm dokunmamıştır ve hayatıma girmiş hiç bir insandan da bunu beklemem.
Yine kendimle ilgili bir bilgi vermem gerekirse kindar biride değilimdir... Zaten hafızam zayıf, yapılanı 3-5 ay içinde unutur giderim. Uğraşmak istemem ve hatta "yok canım öyle yapmak istememiştir" cümlesini sık sık kurarım.
Amaaaa... Birisi var ki, hırsımdan gözümü döndürüyor arkadaş. Baksan görsen bana çok büyük bir zararı da olmadı kızcağızın ama o sinsiliğine ayamadım ya, sanırım o yüzden ne zaman adı geçse ya da tesadüfen suretine denk gelsem kan beynime sıçrıyor. Hiç mutlu olmasın, her işi ters gitsin, sevgilisinden kazık yesin, aptallığı ve çirkinliği herkesçe yüzüne vurulsun istiyorum. Bir tek canına kastım yok sanırım.
Hayır, bir de mazlum bilmez mi kendini. Ay allahım! "hirkis bini kiziklidi" "kimsi bini sivmiyir" "irkidişlirimdin hip zirir girdim"
Behey kendini bilmez! Gördük işte senin de ne mal olduğunu. Sevmez tabi seni kimse.
Elime geçirsem de etini ısırsam rahatlıycam. Of!
27 Haziran 2012 Çarşamba
25 Haziran 2012 Pazartesi
Özet Geç...
"Çok sıcak" diye bir giriş cümlesi olmaz elbette ama şu ara benden sık sık duyulan ses dizesi genelde buna tekabül ediyor. Bir de "ay" ve "of" var tabi ki. Fakat bu ünlemleri gebeliğin genel yapısına bağlıyorum.
Sonuç itibariyle havalar çok sıcak arkadaşlar, özellikle hamileler için daha da sıcak olacak. Bu yakarışlarıma kulak veren ya da kulak vermezse başına geleceklerden korkan cefakar kocam, hafta sonu beni ufak bir geziye çıkardı. Nihayet soğuk su dolu havuza ayaklarımı sokabildim ve aile saadetimiz zeval görmeden haftayı atlattık.
Havuza girdiğim an sessizleşen kızım "yüzücü yapıcam ben Derin'i, ben olamadım o olsun, hem omuzları şeyolur vıdıvıdı bıdıbıdı" diye hesaplar peşinde olan annesinin ağzının payını verecek sanırım. "Sana ne kadın?" demenin yolunu beni tekmelerinden mahrum ederek buldu. Aferim kızıma, cool olacak demek ki?...
Şiş göbeğimle nasıl hareket edeceğimi pek bilemesemde şapada şupada bir şekilde geçti gitti işte gün.
Ayrıca geçtiğimiz hafta rutin doktor kontrolümüzün sorunsuz geçtiğini bildirmekten zevk duyarım. 1500 gr olmuş minnak ayı yavrum. Bütün kontrol boyunca bize kıçını dönse bile omurgaları tastamam maşallah. Tek görebildiğimiz yeri sırtıydı zira...
Doktorumuzla nasıl bir doğum istediğimiz üzerine kısa ve öz bir konuşma yaptık. Görev bilinci gereği bir doğumun nasıl gerçekleştiğine dair bütün ayrıntıları bir bir anlatırken "bayılsam da kurtulsam" diye içim çekile çekile dinlesem de bundan kurtuluş yok öyle değil mi?
Netice itibariyle epiduralli normal doğum isteğim doktorum tarafından da destek gördü. Gelgelelim, doktorun normal doğumu överken söylediği: "kendi başına bile doğurabilirsin aslında, doğa herşeyi halleder" cümlesi bitanem kocamda enteresan bir etki yaptı ve yol boyunca beni müdahelesiz doğuma ikna etmeye çalıştı. Ona cevabımı her zaman ki hanımefendi tavrım ve sevecen yaklaşımımla vermeye gayret ettim: "he canım he"
Son olarak, ayı yavrusunun odasını kurmaya başlamamız ve işlerin çoğunun bitmesi itibariyle bu hafta gayet verimli geçti.
Hamilelikten sıkılan ben, neye benzeyeceğini merak ettiği için sabırsızlanan babası ve çok seveceklerine emin olduğum ama doğunca çil yavrusu gibi dağılacaklarını bildiğim eş dost 31. haftayı böylece gerie bıraktık.
Ayrıca ÇOK SICAK!!
Sonuç itibariyle havalar çok sıcak arkadaşlar, özellikle hamileler için daha da sıcak olacak. Bu yakarışlarıma kulak veren ya da kulak vermezse başına geleceklerden korkan cefakar kocam, hafta sonu beni ufak bir geziye çıkardı. Nihayet soğuk su dolu havuza ayaklarımı sokabildim ve aile saadetimiz zeval görmeden haftayı atlattık.
Havuza girdiğim an sessizleşen kızım "yüzücü yapıcam ben Derin'i, ben olamadım o olsun, hem omuzları şeyolur vıdıvıdı bıdıbıdı" diye hesaplar peşinde olan annesinin ağzının payını verecek sanırım. "Sana ne kadın?" demenin yolunu beni tekmelerinden mahrum ederek buldu. Aferim kızıma, cool olacak demek ki?...
Şiş göbeğimle nasıl hareket edeceğimi pek bilemesemde şapada şupada bir şekilde geçti gitti işte gün.
Ayrıca geçtiğimiz hafta rutin doktor kontrolümüzün sorunsuz geçtiğini bildirmekten zevk duyarım. 1500 gr olmuş minnak ayı yavrum. Bütün kontrol boyunca bize kıçını dönse bile omurgaları tastamam maşallah. Tek görebildiğimiz yeri sırtıydı zira...
Doktorumuzla nasıl bir doğum istediğimiz üzerine kısa ve öz bir konuşma yaptık. Görev bilinci gereği bir doğumun nasıl gerçekleştiğine dair bütün ayrıntıları bir bir anlatırken "bayılsam da kurtulsam" diye içim çekile çekile dinlesem de bundan kurtuluş yok öyle değil mi?
Netice itibariyle epiduralli normal doğum isteğim doktorum tarafından da destek gördü. Gelgelelim, doktorun normal doğumu överken söylediği: "kendi başına bile doğurabilirsin aslında, doğa herşeyi halleder" cümlesi bitanem kocamda enteresan bir etki yaptı ve yol boyunca beni müdahelesiz doğuma ikna etmeye çalıştı. Ona cevabımı her zaman ki hanımefendi tavrım ve sevecen yaklaşımımla vermeye gayret ettim: "he canım he"
Son olarak, ayı yavrusunun odasını kurmaya başlamamız ve işlerin çoğunun bitmesi itibariyle bu hafta gayet verimli geçti.
Hamilelikten sıkılan ben, neye benzeyeceğini merak ettiği için sabırsızlanan babası ve çok seveceklerine emin olduğum ama doğunca çil yavrusu gibi dağılacaklarını bildiğim eş dost 31. haftayı böylece gerie bıraktık.
Ayrıca ÇOK SICAK!!
12 Haziran 2012 Salı
Bir gebeş doğuyor
Hamileyim...
Bunu, günde bir kaç kez kendime hatırlatmam gerekiyor. Koltuğa biraz sertçe oturduğumda, dolu çamaşır sepetini kucakladığımda veya her gece uyumadan hemen önce...
Canı çok kıymetli biri değilimdir asla. "Domuz gibi" tabir ettiğimiz bir bünyem vardır ve bu nedenle genellikle çok büyük fiziksel değişiklikler yaşamam. Sanırım bu yüzden hamileliğini hayatının en özel dönemi olarak anlatan kadınlarla hep dalga geçtim. Benim için nasılsa normal bir durumdu. Bulantı yaşamamış, aldığı kiloları belli etmemiş, aşermemiştim. Uzun süre karnım bile iskenderi fazla kaçırmıştan hallice dolaştım. Duygusal gelgitleri zaten her halükarda yaşadığım için söz konusu bile etmiyorum :) "Çocuğum olacak, bu bir mucize!" kafasına girmeyi ise bugün bile şiddetle reddediyorum.
Fakat...
Neden? Neden hayatımda bir kez olsun çok özel bir şey yaşıyorum hissinden bu derece uzaklaşıyorum ki? Bu bir zayıflık değil, bu asla şımarıklık değil. Bu, benim hayatımda belki de sadece bir kez yaşayacağım bir deneyim.
Bunca aydan sonra aşerecek değilim :) Ama yine de biraz gebeşliğin tadını çıkarmanın zamanı geldi bence :)
Hamileyken ne yapılır ki?...
Bunu, günde bir kaç kez kendime hatırlatmam gerekiyor. Koltuğa biraz sertçe oturduğumda, dolu çamaşır sepetini kucakladığımda veya her gece uyumadan hemen önce...
Canı çok kıymetli biri değilimdir asla. "Domuz gibi" tabir ettiğimiz bir bünyem vardır ve bu nedenle genellikle çok büyük fiziksel değişiklikler yaşamam. Sanırım bu yüzden hamileliğini hayatının en özel dönemi olarak anlatan kadınlarla hep dalga geçtim. Benim için nasılsa normal bir durumdu. Bulantı yaşamamış, aldığı kiloları belli etmemiş, aşermemiştim. Uzun süre karnım bile iskenderi fazla kaçırmıştan hallice dolaştım. Duygusal gelgitleri zaten her halükarda yaşadığım için söz konusu bile etmiyorum :) "Çocuğum olacak, bu bir mucize!" kafasına girmeyi ise bugün bile şiddetle reddediyorum.
Fakat...
Neden? Neden hayatımda bir kez olsun çok özel bir şey yaşıyorum hissinden bu derece uzaklaşıyorum ki? Bu bir zayıflık değil, bu asla şımarıklık değil. Bu, benim hayatımda belki de sadece bir kez yaşayacağım bir deneyim.
Bunca aydan sonra aşerecek değilim :) Ama yine de biraz gebeşliğin tadını çıkarmanın zamanı geldi bence :)
Hamileyken ne yapılır ki?...
8 Haziran 2012 Cuma
Domestication
Tanıyanlar bilir; öyle çok domestik birisi olmadım hiç bir zaman. Genelde çok çalıştığım ve ev işleri söz konusu olduğunda tembelleştiğim doğrudur. Lakin bütün bunların yanında yemek yapmaktan ölesiye zevk alırım. Gerçi buna henüz annemi bile inandıramadım ama olsun :)
İstedim ki, madem ıvır zıvır şeyler yazıp vakit dolduracağım, günümün büyük bölümünde uğraşıp yaptığım yemekleri de iyi kötü sizlere anlatabilirim.
Misal, dün yaptığım Fırında Kıymalı Beşamel Soslu Makarna ve Uyduruk Tiramisu :) Sonuçlarından mesuliyet kabul etmem ona göre :)
Önce makarnadan başlayalım. Bu arada herşeyi yaparım ama iş makarna haşlamaya gelince asla kıvamını tutturamam. Ama fırın bir şekilde o ayarı sizin yerinize yapıyor. O yüzden en sevdiğim ve en pratik bulduğum yemekler arasında başı çekiyor bu tarif.
Malzemeler:
Yarım paket makarna (şekli şemali çok önemli değil bunun. spagetti, fiyonk ya da canınız ne isterse kullanabilirsiniz)
Kullanmak isteyeceğiniz kadar az yağlı kıyma (et çok pahalı bugünlerde. o yüzden yarım kilo falan gibi ölçü vermek çok gereksiz. nasıl olsa harcı sebzelerle arttırmak elimizde)
5-6 ad kültür mantarı
2-3 ad sivri biber (acısını kontrol edin. ben dün yandım mesela :)
3-4 ad orta boy domates
İsteğe bağlı olarak kabak-patlıcan-soğan vs kullanabilirsiniz
Tuz-Karabiber
Beşamel Sos:
2 yemek kaşığı tereyağ (margarin de olur ama benim tavsiyem mümkün olduğunca tereyağ kullanmaktan yana)
1 yemek kaşığı un
Yarım su bardağı süt
Varsa 2-3 yemek kaşığı krema
Yapılışı:
Önce makarnayı canımız hangi sertlikte istiyorsa o kadar haşlayalım. kimsenin damak zevkine müdahale edecek değiliz :) Bu arada ben haşlama suyuna normal tuz yerine salamura tuzu koyuyorum. Hem daha yoğun oluyor hem daha ucuz ;)
Makarna haşlanırken biberleri ve eğer kullanacaksak mantar haricindeki sebzeleri çok az yağda kavurmaya başlayalım uafaktan. Yine araya gireceğim ama bu sıvı yağ hadisesinde yine tercihimi belirtmek gerekirse zeytin yağı kullanın. yani en azından ben mümkün olduğunca öyle yapıyorum.
Sebzeler yumuşamaya başlamışken kıymaları ve mantarları atabiliriz. Orta kısık ateşte suyunu çekmeye başlayana kadar pişiriyoruz. Henüz hafif suluyken rendelediğimiz domatesleri de sebzelere katıyoruz. Tuzunu ve karabiberini ayarlayıp iyice kuru kuru değil ama piştiğinden emin olduğumuzda ocaktan alıyoruz.
Bu arada haşlanmış makarnayı süzüp, kısa süre soğuk suyun altına tutuyoruz. Birbirine yapışmış olanlar varsa bile dert etmeyin :) Nasıl olsa fırın kabının içinde kimse anlamaz :)
Sebzeler ve makarnayı birbirine iyice karıştırıyoruz. Güzelce yağladığımız borcam, fırın tepsisi, çelik tava ya da fırına girebilecek ne çeşit kabınız varsa onun içine alıyoruz.
Şimdi gelelim beşamel sosa. Eskiden bu sosu yapmaktan çok korkardım. Artık adından mı bilmem :) Hep hazırlarından alırdım ama bir kere cesaret edip yaptığımda delicesine kolay olduğunu görüp sevinmiştim.
Sos için 2 kaşık tereyağını ve unu bir tavada kavuralım. Rengi hafif değiştiğinde yani kahverengiye dönüşmeye başladığında krema ve sütü ekleyelim. çırpma teliyle hızlı hızlı karıştıralım ki topak topak olmasın. İsterseniz bu sosa da tuz koyabilirsiniz. İsteğinize kalmış. Ha ayrıca yine bu sosa kaşar peyniri ilave etmek isteyen olursa itiraz edemem hatta gayette güzel olur :)
Fırın kabına aldığınız makarnanın üstüne beşamel sosu dökün. İsteyen karıştırı isteyen üzerinde bırakır :)
180 derece önceden ısıtılmış fırında 40-45 dakika kadar pişirilir. Arada kontrol edin. Üstü altı iyice kızardığında fırından alacaksınız.
Bon appetit :)
Tiramisu için devam edeceğim fakat evde yapılması gereken milyon tane iş beni bekler (he domestik değilim he)
Belki bir kaç saat sonra yazarım. Teşekkürler sevgiler saygılar :))
İstedim ki, madem ıvır zıvır şeyler yazıp vakit dolduracağım, günümün büyük bölümünde uğraşıp yaptığım yemekleri de iyi kötü sizlere anlatabilirim.
Misal, dün yaptığım Fırında Kıymalı Beşamel Soslu Makarna ve Uyduruk Tiramisu :) Sonuçlarından mesuliyet kabul etmem ona göre :)
Önce makarnadan başlayalım. Bu arada herşeyi yaparım ama iş makarna haşlamaya gelince asla kıvamını tutturamam. Ama fırın bir şekilde o ayarı sizin yerinize yapıyor. O yüzden en sevdiğim ve en pratik bulduğum yemekler arasında başı çekiyor bu tarif.
Malzemeler:
Yarım paket makarna (şekli şemali çok önemli değil bunun. spagetti, fiyonk ya da canınız ne isterse kullanabilirsiniz)
Kullanmak isteyeceğiniz kadar az yağlı kıyma (et çok pahalı bugünlerde. o yüzden yarım kilo falan gibi ölçü vermek çok gereksiz. nasıl olsa harcı sebzelerle arttırmak elimizde)
5-6 ad kültür mantarı
2-3 ad sivri biber (acısını kontrol edin. ben dün yandım mesela :)
3-4 ad orta boy domates
İsteğe bağlı olarak kabak-patlıcan-soğan vs kullanabilirsiniz
Tuz-Karabiber
Beşamel Sos:
2 yemek kaşığı tereyağ (margarin de olur ama benim tavsiyem mümkün olduğunca tereyağ kullanmaktan yana)
1 yemek kaşığı un
Yarım su bardağı süt
Varsa 2-3 yemek kaşığı krema
Yapılışı:
Önce makarnayı canımız hangi sertlikte istiyorsa o kadar haşlayalım. kimsenin damak zevkine müdahale edecek değiliz :) Bu arada ben haşlama suyuna normal tuz yerine salamura tuzu koyuyorum. Hem daha yoğun oluyor hem daha ucuz ;)
Makarna haşlanırken biberleri ve eğer kullanacaksak mantar haricindeki sebzeleri çok az yağda kavurmaya başlayalım uafaktan. Yine araya gireceğim ama bu sıvı yağ hadisesinde yine tercihimi belirtmek gerekirse zeytin yağı kullanın. yani en azından ben mümkün olduğunca öyle yapıyorum.
Sebzeler yumuşamaya başlamışken kıymaları ve mantarları atabiliriz. Orta kısık ateşte suyunu çekmeye başlayana kadar pişiriyoruz. Henüz hafif suluyken rendelediğimiz domatesleri de sebzelere katıyoruz. Tuzunu ve karabiberini ayarlayıp iyice kuru kuru değil ama piştiğinden emin olduğumuzda ocaktan alıyoruz.
Bu arada haşlanmış makarnayı süzüp, kısa süre soğuk suyun altına tutuyoruz. Birbirine yapışmış olanlar varsa bile dert etmeyin :) Nasıl olsa fırın kabının içinde kimse anlamaz :)
Sebzeler ve makarnayı birbirine iyice karıştırıyoruz. Güzelce yağladığımız borcam, fırın tepsisi, çelik tava ya da fırına girebilecek ne çeşit kabınız varsa onun içine alıyoruz.
Şimdi gelelim beşamel sosa. Eskiden bu sosu yapmaktan çok korkardım. Artık adından mı bilmem :) Hep hazırlarından alırdım ama bir kere cesaret edip yaptığımda delicesine kolay olduğunu görüp sevinmiştim.
Sos için 2 kaşık tereyağını ve unu bir tavada kavuralım. Rengi hafif değiştiğinde yani kahverengiye dönüşmeye başladığında krema ve sütü ekleyelim. çırpma teliyle hızlı hızlı karıştıralım ki topak topak olmasın. İsterseniz bu sosa da tuz koyabilirsiniz. İsteğinize kalmış. Ha ayrıca yine bu sosa kaşar peyniri ilave etmek isteyen olursa itiraz edemem hatta gayette güzel olur :)
Fırın kabına aldığınız makarnanın üstüne beşamel sosu dökün. İsteyen karıştırı isteyen üzerinde bırakır :)
180 derece önceden ısıtılmış fırında 40-45 dakika kadar pişirilir. Arada kontrol edin. Üstü altı iyice kızardığında fırından alacaksınız.
Bon appetit :)
Tiramisu için devam edeceğim fakat evde yapılması gereken milyon tane iş beni bekler (he domestik değilim he)
Belki bir kaç saat sonra yazarım. Teşekkürler sevgiler saygılar :))
Bir yerden başlamak lazım.
Blog yaz, günlük tut, içini dök, bak bu kız yazmış aynı sen, ilerde okursun hoşuna gider, oylanırsın vs vs vs...
İstemedim işte bunca zaman. Üşenmişimdir belki. Belki de artık kendimi ilgi çekici bulmuyorumdur kendim bile. Bende bahane çok ama işte bugün bir güneş açar bir gök gürlerken nedenini hiç bilemeyeceğim bir şekilde yazmak istedim.
Devam edersem eğer okuyacak olanlara çok güzel şeyler vaad etmiyorum. Evlenmeden hamile kaldım, noktalama işaretlerinden bıktım, hormonlarım yüzünden dakikalarla ölçülebilecek zaman aralıklarinda ruh halim iyiden kötüye geçiş yapabiliyor, kocamı ve ondan bahsetmeyi çok seviyorum, yazmaya baslayınca özel hayatımdan çok bahsediyorum, hala arada sırada 3-5 sigara tellendiriyorum, çok çikolata yiyorum ve korkuyorum.
Ama mutluyum.
Bugun hamileliğimin 28. haftasındayım. Göbeğim sevimli denebilecek bir şişlikte. Allaha şükür dünyanın en sorunsuz hamileliklerinden birini yaşıyorum. Biraz kaşınıyorum ve uyumak yerine içimde tünel kazan bir ayı yavrusu besliyorum hepsi bu.
Calışmamaktan ve hayatımda ilk defa evde geçirdiğim uzun aylardan ötürü yaşadığım can sıkıntısını yazmakta geçirmezse eğer sadece uyumayı düşünüyorum.
Yazdığım kadar karamsar, sıkıcı biri değilim canım :) ne alakası var?...
İşte bu da bebekten mütevellit göbeğin son halleri:
İstemedim işte bunca zaman. Üşenmişimdir belki. Belki de artık kendimi ilgi çekici bulmuyorumdur kendim bile. Bende bahane çok ama işte bugün bir güneş açar bir gök gürlerken nedenini hiç bilemeyeceğim bir şekilde yazmak istedim.
Devam edersem eğer okuyacak olanlara çok güzel şeyler vaad etmiyorum. Evlenmeden hamile kaldım, noktalama işaretlerinden bıktım, hormonlarım yüzünden dakikalarla ölçülebilecek zaman aralıklarinda ruh halim iyiden kötüye geçiş yapabiliyor, kocamı ve ondan bahsetmeyi çok seviyorum, yazmaya baslayınca özel hayatımdan çok bahsediyorum, hala arada sırada 3-5 sigara tellendiriyorum, çok çikolata yiyorum ve korkuyorum.
Ama mutluyum.
Bugun hamileliğimin 28. haftasındayım. Göbeğim sevimli denebilecek bir şişlikte. Allaha şükür dünyanın en sorunsuz hamileliklerinden birini yaşıyorum. Biraz kaşınıyorum ve uyumak yerine içimde tünel kazan bir ayı yavrusu besliyorum hepsi bu.
Calışmamaktan ve hayatımda ilk defa evde geçirdiğim uzun aylardan ötürü yaşadığım can sıkıntısını yazmakta geçirmezse eğer sadece uyumayı düşünüyorum.
Yazdığım kadar karamsar, sıkıcı biri değilim canım :) ne alakası var?...
İşte bu da bebekten mütevellit göbeğin son halleri:
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

